top of page

Beyoğlu'nda Gezersin, Gözlerini Süzersin - 1950’lerde Kıyafet Modası ve BEYOĞLU:

Güncelleme tarihi: 16 May


1950 kıyafet modası
1950'lerde Beyoğlu (Ai ile hazırlanmıştır.)

Bugün Beyoğlu’nda yürürken zincir mağazaların vitrinleri, turist kalabalıkları ve sokak müzisyenlerinin sesi arasında kaybolmak mümkün. Ama bir durup hayal edelim… 1950’lerde kıyafet modası nasıldı? Kimler geçiyordu bu caddeden? Nasıl giyiniyorlardı? Hangi vitrinlere bakıyorlardı? Hangi mekânlarda oturup kahve içiyor, kimleri sahnede izliyorlardı?

Beyazperdede Audrey Hepburn'ün belirdiği, Zeki Müren'in sahne aldığı, şapkanın baştan eksik olmadığı o yıllara ufak bir moda yolculuğu yapalım mı?


SOKAKTA MODA: ŞIKLIK HER GÜNÜN BİR PARÇASIYDI


1950’lerde Beyoğlu’nda yürümek, defilede podyuma çıkmak gibiydi. Erkekler fötr şapkalarını takmadan, kravatlarını düzeltmeden dışarı adım atmazdı. Kadınlar ince belli kloş eteklerini giyer, eldivenlerini çantalarıyla uydurur, şapkalarıyla kombinlerini tamamlardı. Özellikle Rum hanımefendiler zarafetleriyle dikkat çekerdi ama bu özenli giyim anlayışı sadece onlara ait değildi; Beyoğlu’na çıkan herkes biraz daha şık olurdu. Çünkü burada yaşamak, sadece bir semtte yaşamak değil; bir kültürün ve adabın parçası olmaktı.


VİTRİNLER MODA DERGİSİ GİBİYDİ


Beyoğlu’nun mağazaları da dönemin ruhunu yansıtırdı. Vakko, Silvyo ve o dönem sadece İstanbul’a özgü olan bir butik: Zara. (Evet, bugünkü Zara değil!) Zara Butiği, Galatasaray civarında Rum bir aileye aitti ve ithal kıyafetler ile Avrupa modasını İstanbul sokaklarına taşıyan özel yerlerden biriydi.

Vitrinlere bakmak bile başlı başına bir ilhamdı. Kadınlar modelleri inceler, beğendikleri parçaların benzerini evde dikmek üzere kumaşçılara giderdi. Stil sahibi olmak pahalı markalara bağlı değildi; estetik anlayış, göz terbiyesi ve el becerisiyle inşa edilen bir şeydi.


BEYOĞLU’NUN MODA HARİTASI: UNUTULMAYAN DÜKKANLAR


1950’lerde Beyoğlu sadece vitrinlerden ibaret değildi. Her sokakta, her köşe başında giyime dair bir hikâye vardı.

Kumaşçılar ve tuhafiyeciler:

  • Manifaturacılar, Fransız ipeklerinden dantellere kadar birçok kumaşı sunardı.

  • Tuhafiyeciler ise düğmeden fermuara kadar stilin detaylarını tamamlayan yerlerdi.

Saatçiler:

  • Meyer Saatçilik (1878’den beri): Şık beyefendilerin adresiydi.

  • Globusmann: “Dünya adamının altın bıçağı” sloganıyla hafızalara kazınmıştı


PASTANELER AKADEMİ GİBİYDİ


Beyoğlu’nda sadece mağazalar değil, pastaneler bile stilin parçasıydı. Markiz, Lebon, Petite Patisserie, Rejans, Londra Barı...Buralar sadece kahve içilen değil, fikir alışverişlerinin yapıldığı, sanatın ve modanın konuşulduğu zarif buluşma noktalarıydı.

“Her pastane bir akademidir” sözü boşuna söylenmemiştir. Orhan Kemal, Abidin Dino gibi isimler Markiz’in vitray duvarları arasında sohbet etmiş, genç sanatçılar onların etrafında yerini almıştı.

Ve tabii Çiçek Pasajı... Rakı sofralarının zarif kadınlarla, beyefendi tavırlarıyla dolup taştığı, geceye şık veda edilen bir yerdi.


GECE HAYATI: MAKSİM'DE BİR SESSİZLİK VE SAHNE...


1950 Zeki Müren
Zeki Müren - 1950'ler

1950’lerde Beyoğlu geceleriyle de unutulmazdı.En büyük sahneye sahip, en gözde eğlence mekânı ise: Maksim Gazinosu.

Taksim Meydanı’na çok yakın bir konumda yer alan Maksim, İstanbul’un sanat ve stil hayatının merkezindeydi. Kadınlar gece elbiseleriyle, erkekler takım elbise veya smokinle mekâna gelirdi. Şıklık bir zorunluluk değil, bir duruştu.

Ve Maksim Gazinosunda Zeki Müren sahneye çıktığında... Çıt çıkmaz, çatal kaşık sesi duyulmazdı. Yemek çoktan yenmiş olurdu. Herkes sessizce yerine oturur, ışıklar kararır, sahne açılırdı. Bu sadece bir konser değil; müziğe, sanatçıya, birbirine duyulan saygının bir yansımasıydı.


BUGÜN O DÖNEMİ NEREDE GÖREBİLİRİZ?


Belki o dükkanların çoğu yok artık. Şapkalı hanımefendiler tramvaydan inmiyor, Markiz’in duvarları şimdilik sessiz çünkü, restorasyon sürecindeler ama açıldığında fiyat performansı nasıl olur bilinmez.... Dikkatli bakarsak hâlâ bir şeyler bize fısıldıyor: Eski bir tabela, 1950'ler ruhunu taşıyan bir vitrin çerçevesi, taş bir kapı eşiği... Hepsi “Beyoğlu bir zamanlar zarafetin adresiydi” diyor.


Şimdi mi? Şimdiyi hiç karıştırmayalım...

Yeni nesilimize bütün bu zarafeti ve o güzelim geçmişi anlatmak ve aktarmak gerekli diye düşünüyorum. Dönemler değişiyor, moda değişiyor, insanlık değişiyor ama bir zamanlar kalplere dokunan değerlerimizi paylaşmak bugün yapacağımız en güzel anlatım olacaktır.


Sevgiler

Tuğçe Göknil

Instagram stil.ve.imaj



Yorumlar


© 2025 Stil ve İmaj

bottom of page